Kadınlar, ortalama 44-55 yaşları arasında menopoza girerek yumurta üretmeyi bırakıyorlar ve doğurganlık süreçleri sona eriyor. Erkekler ise andropoza girseler bile sperm üretmeye devam ediyorlar.
Üstelik bu sperm üretimi, hayatlarının sonuna kadar devam ediyor! İki cinsiyet arasında nasıl oluyor da bu kadar büyük bir farklılık olabiliyor?
Kadınlar, tüm yaşamları boyunca kullanacakları yumurtaya sahip olarak doğuyor.
Kadınların hayat boyu kullanacağı yumurta hücreleri (oosit), bebeklik döneminde 1-2 milyon arası civarında. Bu sayı, ergenlik dönemine kadar epey azalıyor ve 300-500 bin arasına düşüyor. Yaşla birlikte bu yumurtaların sayısının azalmasının yanı sıra kalitesi de azalıyor.
Kadınların yaşamında yumurtlama ve âdet döngüsünün bittiği döneme karşılık gelen menopoz, çoğunlukla 45-55 yaşları arasında görülüyor ve bu süreçte yumurtalıkların östrojen ve progesteron gibi hormonların seviyeleri düşüyor. Yumurtalıkların yaşlanması ve hormonal aktivitenin azalması sonucunda ise doğurganlık sona eriyor.
Erkeklerde durum biraz daha farklı.
Erkekler, ergenlikten itibaren testislerdeki seminiferöz tübüllerde sperm üretmeye başlıyor ve bu süreç, hayatları boyunca her gün milyonlarca sperm üretilerek devam ediyor.
Yaşlandıkça sperm kalitesinde ve miktarında azalma olsa da erkeklerin pek çoğu hayatının sonuna kadar teorik olarak sperm üretiyor.
Peki bu farklılığın ortaya çıkmasındaki sebepler neler?
“Büyükanne hipotezi”ne göre kadınların üreme yeteneklerini kaybetmeleri, torunlarına bakarak kendi genlerinin hayatta kalmasına yardımcı olmalarını sağlıyor. Bir kadın yaş aldıkça, doğum yapmanın sağlık üzerindeki riskleri arttığı için enerjisini mevcut çocukları ile torunlarına harcaması daha faydalı olabiliyor.
Erkeklerin sperm üretimi ise kadınların yumurta üretimine göre daha düşük enerji gerektiriyor. Bu da hayatları boyunca çocuk sahibi olmaya devam etme olasılığını artırıyor.
İlginizi çekebilecek diğer içeriklerimiz: